EN ÇALIŞKAN BLOG ÖDÜLÜ ONUN
Blog dünyasının en çalışkan kızı; Serrose (Sergül Kato)
Serrose ile yıllardır bloğu (www.yolunneresindeyim.blogspot.com) sayesinde tanışıyoruz. Blog arkadaşlığımız birbirimize gönderdiğimiz hediyeler ve sımsıcacık mektuplarla pekişti. O, aşık olduğu “Japon Balığı” (Yoshi) kocasının memleketinde Japonya’da yaşıyor. O Japonya’da ben ise Ankara’da bilgisayarlarımızın başında bu güzel söyleşiyi gerçekleştirdik.
En çalışkan blog ödülü almak sana sürpriz mi oldu, yoksa “ben hak ettim, geç bile kaldı bu ödül” mü diyorsun?
Açıkçası büyük sürpriz oldu. Hak ettiğimi düşünüyordum çünkü ‘en çalışkan blog’ kategorisindeki açıklamaya uygun bir bloggerim. Yani bloğumu çeşitli konularla sürekli güncelliyor ve bunları zaman zaman videolarla destekliyordum. Bu açıdan hak ettiğimi düşünüyorum. Ama kazanabileceğimi düşünmedim. Her gün onlarca mail alıyorum. Ama yine de bu kadar destekleneceğimi hayal bile edemezdim. Bu açıdan çok ama çok mutlu oldum Herkese çok teşekkür ederim.
En çalışkan blog olmak için kriterleri senin de söylediğin gibi; “bloğun zengin içeriği, sık sık güncellenmesi, video ve görsellerle yazıların zenginleştirilmesi, geniş arşivi, kendine özgün ve farklı anlatıma sahip olması”. Tüm bu özellikleri taşıyor senin bloğun. Nasıl bu kadar kriteri bir arada barındırıyorsun, zor olmuyor mu?
Türkiye’de yaşasaydım eminim çok daha zor olurdu. Hatta bundan sonra benim için de zor olabilir. Bugüne kadar Japonya’nın küçük bir şehrinde yaşadığım için bolca vaktim oluyordu. Ama şimdi internete ayırabileceğim zaman azalacak bu sebeple zaman neler gösterir bilemiyorum. Bu kadar çeşitli olması ise sanırım benim karakterim ile alakalı. Detayları ve öğrenmeyi seven biriyim. Her gün yeni bir şeyler öğrenmeyi ve bunları not almayı seviyorum. Bu sebeple bu kadar çeşit ortaya çıkıyor sanırım. Ben blog için satın alan, gezen, okuyan biri değilim. Satın aldığım, gezdiğim, okuduğum için blog yazan biriyim bu sebeple zorlanmıyorum.
SİZ UYURKEN BAŞLIYORUM GÜNE
www.yolunneresindeyim.blogspot.com’da Japonya’yı, kültürünü, gezdiğin ve gördüğün yerleri öyle güzel anlatıyorsun ki, Japonya’yı seninle gezmek istiyor insan. Senin pozitif enerjin ve hareketliliğin yansıyor bloğa. Bu kadar yoğun hayatın içinde yaşarken, bloğa bunları aktarmaya nasıl fırsat buluyorsun?
Sanırım saat farkının bana verdiği bir güzellik bu. Mesela geziye gittiğimiz günlerde sabah erkenden çıkıyoruz yola. Bütün gün gezip eve döndüğümüzde fotoğrafları bilgisayara aktarıp hemen taze taze yazıyorum bloğa. Sonra da uyuyorum. Bu sebeple siz uyurken güne başladığım için şanslıyım birazcık
Evet haklısın biz güne başlamadan sen o gün bir sürü faaliyeti yapıp bitirmiş oluyorsun . Bloğunu bir de Japonca yazmayı ve Japon okurlara açılmayı düşünüyor musun?
İlerisi için Japonca blog planlarım var. Ama tek başıma ve mükemmele yakın bir şey yapmak istediğim için biraz daha zamanı var. Zaten şuanda bloğumun Japon takipçileri var. Bloğumu Google çeviri ile okuyorlar veya sadece fotoğraflara bakıp gidiyorlar. Bu beni mutlu ediyor.
JAPONYADAKİ İK ŞOKUM
Yoshi’nin ailesinin seninkilerle anlaşması, onu kabullenmeleri nasıl oldu? Hiç sorun yaşadınız mı?
Bu konuda da çok şanslıyım açıkçası. Benim ailem de Yoshi’nin ailesi de hemen kabullendiler hiçbir sorun çıkmadı. Beş senedir çok güzel gidiyor her şey. Tek sorun dil aralarında. Ama o da büyük sorunlar yaratmıyor.
Biz Türkler yabancı damatları severiz zaten. Ailenin hemen benimsemiş olması beni şaşırtmadı. Japonya’da yaşam Türkiye’den çok farklı olsa gerek. Şimdiye kadar seni en çok şaşırtan olay ne oldu?
Japonya’da en çok şaşırdığım şey alkol ve sigara tüketimi oldu. Buraya gelmeden önce Japonlar sağlıklı beslenir imajı vardı kafamda. Burada yaşamaya başlayınca bu kadar çok tükettiklerini görünce ilk şokumu yaşadım.
YOSHİ KUŞADASI VE KOKOREÇ HASTASI
İleride Yoshi ile Türkiye’de yaşamayı düşünüyor musunuz? Yoshi Türkiye’yi nasıl buluyor? En çok neyi seviyor?
Şartlar el verirse tabii ki çok isteriz. Yoshi Türkleri ve Türkiye’yi çok seviyor. O da benim gibi Kuşadası aşığı bir de kokoreç hastası.
Eniştemiz gittikçe Türkleşiyor o zaman. Kokorece bayıldığına göre. Blog yazarlığı dışında Japonya’da bir işle meşgul müsün? Yoshi senin internet fenomeni haline gelmeni nasıl yorumluyor?
Dönem dönem part-time işler yapıyorum. Garsonluk, çevirmenlik, öğretmenlik gibi işler yaptım. Yoshi benim en büyük destekçim. Beni mutlu eden şeyleri yapmamı söylüyor her zaman.
Seni her zaman destekleyen bir eşinin olması çok güzel. Senin daha mutlu ve çalışkan olmanın sırrı da bu sanırım.
OKAN BAYÜLGEN ÇOCUKLUK AŞKIM
Okan Bayülgen’in programına çıktığını, ünlü gazete yazarlarının Japonya’da meydana gelen önemli bir olayda seni aradıklarını biliyorum. Bize biraz bunlardan bahsedebilir misin? Hayatını nasıl etkiliyor bu tür hoşluklar?
Okan Bayülgen benim çocukluk aşkım. Onunla bir gün tanışabilme hayalim vardı. Blog sayesinde bu gerçek oldu. Okan Bey’in benim bloğumu okuduğunu bilmek tarif edilemez bir duygu. Ve Japonya denilince akla gelinmek de çok güzel. Tabii ki çok mutlu oluyorum böyle olaylar gelişince.
Blog yazarlığında bazı yorumların seni üzdüğü oluyor mu? Kendini bilmez veya kıskanç insanlara karşı nasıl bir zırh geliştirdin?
Dört senedir blog yazıyorum ve sanılandan daha az kötü yorum aldım. Tabii ki çok üzülüyorum. Ama aslında yazan insan için üzülüyorum içindeki kötülük çok büyük. Böyle durumlarda en büyük destekçim Yoshi ve ailem. Bazen kendime saklayamadığım durumlar da oluyor. O zaman okuyanlar öyle güzel şeyler yazıyorlar ki hemen geçip gidiyor.
BLOG SAYESİNDE ÇOK GÜZEL İNSANLAR KAZANDIM
Sosyal paylaşım ağlarıyla aran da çok iyi. Ne kadar arkadaşın var? Her bir mesaja dönebiliyor musun?
Ne kadar arkadaşım var bilemiyorum. Çünkü sayı anlamında oldukça fazlalar. Ama birebir iletişime geçtiklerim de çok. Mailler, mektuplar, yorumlar o kadar çok ki. Her birine dönmeye çalışıyorum. Önceliğim mailler ne kadar uzun sürse de illa ki cevaplamaya çalışıyorum. Ama sonuçta ben de bir ev hanımıyım. Çok başarılı olduğum söylenemez ama elimden geleni yapıyorum.
Tevazu gösteriyorsun bence. Eminim her becerikli Türk Kadını gibi Yoshi’ye Türk yemeklerinden yapıyorsundur.
Senin bloğunu okurken yeni şeyler öğreniyorum ve bu beni mutlu ediyor. İnternet ve blog dünyasında yüz yüze tanışmadığın insanları sevmeyi öğrendim. Sen bu konuda ne söyleyeceksin?
Ben öğrenmeyi ve öğretmeyi çok seviyorum. Ve öğretirken de çokbilmiş havasına bürünenleri sevmediğimden bundan uzak bir tavırda yazmayı seviyorum. Blog dili önemli bir şey. Bana yakın gelenleri zevkle okuyorum. Yüz yüze gelmediğim ama çok sevdiğim bloggerlar var. İki gün yazmasa bir şey mi oldu acaba diye düşünüyorum. Hatta düzenli yorum yazanlar için de aynı şey geçerli. Blogum sayesinde çok güzel insanlar kazandım. Bu sebeple iyi ki blog açmışım diyorum her zaman. Ve ablacım sen de onlardan birisin. Çok teşekkür ederim her şey için.
RÖPORTAJ;20.12.2012